Gürültü Ölçümleri, Çalışanların Gürültü İle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik, NIOSH (Ulusal Mesleki Sağlık ve Güvenlik Enstitüsü), OSHA (Mesleki Sağlık ve Güvenlik Kurumu) gibi Ulusal ve Uluslararası mevzuatlardan yararlanılarak, konusunda uzman personellerimiz tarafından gerçekleştirilmektedir.
Gürültünün İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri
Gürültü herkesi etkileyen bir sorundur. Yüksek gürültü seviyesi olan ortamlarda, uzun süre bulunan kişilerde, kalıcı işitme eşiği değişimleri olduğu birçok araştırmacı tarafından saptanmıştır. Daha düşük seviyeler ya da kısa süreli etkilenmelerde, işitme duyusuna yönelik belirgin bir zararın saptanması çok kolay olmasa da, gürültünün insan sağlığı, davranış biçimi ve mutluluğu üzerindeki olumsuz etkileri belirlenebilmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 1996 yılında yayımlanan bir raporda aşağıdaki tabloda verilen tespitler elde edilmiştir.
Gündüz (Leq) (dBA) | Etki |
---|---|
55-60 | Gürültü rahatsız eder |
60-65 | Rahatsızlık belirgin bir şekilde artar |
65 üzeri | Davranış biçiminde engellemeler oluşur, gürültü kaynaklı zararlı semptomlar oluşur |
Gürültünün fiziksel etkileri
Gürültünün işitme duyusunda oluşturduğu olumsuz etkilerdir. Geçici ve kalıcı olarak iki bölümde incelenebilir. Geçici etkilerin en çok karşılaşılanı geçici işitme esiği kayması ve duyma yorulması olarak bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıptır. Etkilenmenin çok fazla olduğu ve işitme sisteminin eski özelliklerine kavuşmada tekrar gürültüden etkilendiği durumlarda işitme kaybı kalıcı olmaktadır.
Gürültünün fizyolojik etkileri
Bunlar insan vücudunda oluşan değişikliklerdir. Başlıca fizyolojik etkiler; kas gerilmeleri, stres, kan basıncında artış, kalp atışlarının ve kan dolaşımının değişmesi, göz bebeği büyümesi, solunum hızlanması, dolaşım bozuklukları ve ani reflekslerdir.
Gürültünün psikolojik etkileri
Gürültünün psikolojik etkilerinin basında ise; sinir bozukluğu, korku, rahatsızlık, tedirginlik, yorgunluk ve zihinsel etkilerde yavaşlama gelir. Ani olarak yükselen gürültü düzeyi insanlarda korku oluşturabilmektedir.
Gürültünün performans üzerine etkileri
Gürültünün is verimini azaltması ve işitilen seslerin anlaşılmaması gibi görülen etkileridir. Konuşmanın algılanabilmesi ve anlaşılabilmesi türünden fonksiyonların engellenmesi, büyük ölçüde arka plan gürültüsünün düzeyi ile ilgilidir. Gürültünün is verimliliği ve üretkenlik ile ilgili etkileri konusunda yapılan çalışmalar karmaşık islerin yapıldığı ortamın sessiz, basit islerin yapıldığı ortamların ise biraz gürültülü olması gerektirdiğini göster mistir. Özetle ortamda belli bir iş ya da fonksiyon için belirlenen arka plan gürültüsünün fazla olması durumunda is verimliliği düşmektedir.
Gürültü Derecesi | Etkilenme Aralığı (dBA) | Sağlık Üzerine Etkileri |
---|---|---|
1.Derecedeki gürültüler | 30-65 | Konforsuzluk, rahatsızlık, öfke, kızgınlık, uyku düzensizliği ve konsantrasyon bozukluğu. |
2.Derecedeki gürültüler | 65-90 | Fizyolojik reaksiyonlar; kan basıncı artışı, kalp atışlarında ve solunumda hızlanma, beyin sıvısındaki basıncın azalması, ani refleksler |
3.Derece gürültüler | 90-120 | Fizyolojik reaksiyonlar, baş ağrıları. |
4.Derece gürültüler | 120-140 | İç kulakta devamlı hasar, dengenin bozulması |
5.Derece gürültüler | >140 | Ciddi beyin tahribatı, kulak zarının patlaması |
Dünyada ve ülkemizde, meslek hastalıkları arasında en yaygın olanı, gürültü nedenli işitme kayıplarıdır. Son yıllarda yapılan çalışmalarla ülkemizde mesleksel gürültü nedenli işitme kaybı olanların sayısının 200.000'i aştığı belirtilmektedir.
Gürültü yalnızca işyeri zararlısı değil aynı zamanda da önemli bir çevresel patolojik etkendir. Ülkemizde büyük şehirlerimizin pek çok semtinde yapılan gürültü ölçümlerinde elde edilen değerlerin eşik değerleri geçtiği saptanmıştır. Yine Avrupa'da 13 milyondan fazla insanın 65 dB'in üzerinde çevresel gürültüye maruz kaldığı belirtilmektedir.
Gürültü, insanlarda işitme kayıplarının yanı sıra önemli bir stres ajanı olarak psikolojik, nörovejatatif ve kardiyovasküler sistemleri etkileyerek çeşitli hastalıklara yol açmaktadır.
Sesin iki temel belirleyicisi frekansı ve şiddetidir. Sesin şiddeti doğrudan kulak zarına ulaşan mekanikbasınçla ilişkilidir ve desibel (dB) olarak ölçülür. Kulağımız 0-140 dB arası sesleri algılar. 140 dB kulakta ağrı, kulak zarında yırtılma gibi etkiler yapar.
Gürültünün İşitme Duyusu Üzerine Etkisi
Gürültüden etkilenmenin boyutu, gürültüye maruz kalma süresi, gürültünün frekansı, şiddeti, kesikli ya da sabit olması ve kişisel özelliklere bağlıdır. Gürültü maruziyeti sonucunda işitme sisteminde başlıca üç etki görülür:
1.Akustik zedelenme ya da travma,
2.Geçici eşik kayması
3.Kalıcı eşik kayması
Başlangıçtaki etki işitme yorgunluğu olarak tanımlanmaktadır. Sesin şiddeti ve yoğunluğu arttıkça işitme yorgunluğu da artar. İmpuls gürültünün biyolojik etkisi, sürekli gürültüden bazı bakımlardan farklıdır. İç kulak kısmen akustik refleks nedeniyle sürekli gürültünün etkisinden korunmaktadır. Bu refleks 90 dB üzerindeki seslerde stapedius ve tensor timpani iç kulak kaslarının kasılmasına bunun sonucunda ses girişine direnmesine olanak tanır. Yüksek şiddetteki impuls gürültü akustik refleksin oluşumundan önce kohleaya ulaşmaktadır. 140 dB şiddetinde bir darbe gürültüsü ani ve irreversible işitme yitimine yol açabilir. Buna akustik travma denir.
Gürültünün belli bir sürede belirli şiddet etkilemesinin ilk sonucu işitme eşiğinin yükselmesidir. Etkilenimden sonra bu en yüksek düzeydedir. Eğer gürültü yeterli şiddet ve sürede etkilememişse işitme eşiğindeki değişim giderek normale inmektedir. Bu olay geçici eşik kayması ( GEK-temporary thresholdshift, TTS) olarak tanımlanmaktadır. Eğer yeterli şiddet ve sürede etkilenme söz konusu ise bu kez kalıcı eşik kayması ortaya çıkar (KEK-Permanent threshold shift, PTS). GEK belli bir süre dinlendikten sonra iyileşebilir. Gürültü düzeyi arttıkça oluşan işitme yitimi ve buna bağlı olarak iyileşme süresi de artmaktadır. Kalıcı eşik kaymasında temel patoloji kohleanın silyalı hücrelerinin destrüksiyonu ve sayıca azalmalarıdır.
Uzun süreli gürültüye maruziyet sonucunda kohlear yapılarda doğrudan mekanik hasar ve aşırı stimülasyona bağlı olarak metabolik değişiklikler oluşmaktadır. Doğrudan mekanik hasar kohleada bulunan Corti organındaki silyalı hücreleri etkiler ve bu etkiler geri dönüşümsüzdür. Metabolik değişiklikler ise hücre nükleusunda ve sitoplazmik organellerde oluşur ki bunların bazıları önlenebilir niteliktedir. Son yıllarda bu metabolik değişiklikleri açıklayan çeşitli mekanizmalar ileri sürülerek bu mekanizmaların her biri için koruyucu önlemler ve tedavi yöntemleri geliştirilmesi çabaları vardır. Bunlardan kısaca söz edecek olursak:
Glutamat fazlalığı: Silyalı hücrelerde eksitatuvar rol oynayan bir aminoasit olan glutamatın fazla salınımı nedeniyle birincil odutuvar dendritlerde kısmi hasar oluşarak geçici eşik kaymasına yol açmaktadır.
Nitrik oksit salınımının artması: Corti organındaki tüm hücre tiplerinde ve silyalı hücre sayısında azalmaya yol açmaktadır. N metil d-aspartat reseptörlerinin aşırı stimülasyonu NO salınımını arttırmakta ve bu da hücrelerde hasara yol açmaktadır.
Serbest oksijen radikalleri ve hidroksil radikaller: Gürültü maruziyetinden sonra silyalı hücrelerde O2 serbest radikallerinin metabolik aşırı yapımı olur. Bu radikaller membran lipid peroksidasyonunu arttırır, iyon dengesi ve enerji metabolizması bozulur ve plazma membranları yıkıma uğrar.
Magnezyumun azalması: Aşırı gürültü özellikle Mg ve Ca'a bağımlı olan enerji tüketimini arttırır. Ekstrasellüler Mg azalması silyalı hücrelerdeki intrasellüler iyon içeriğini özellikle de Ca'u etkiler. Mg konsantrasyonu düşer ya da gürültü tarafından azalırsa potansiyel işitme kayıpları artar.
İntrasellüler Ca artışı: Oksidatif strese yol açmaktadır.
Protein Hasarı: Silyalı hücrelerde oluşan yıkım sonucunda hastalar tedrici bir işitme yitiminden söz etmektedir. Gürültü nedenli işitme yitimi olanlarda önceleri, yüksek frekanslı seslere karşı etkilenme olduğundan özellikle bu frekanslarda konuşan kadın ve çocukların konuşmalarının anlaşılmasında güçlükler olabilir. Gürültünün neden olduğu işitme kaybı yalnızca kişilerin normal işitme düzeyindeki sesleri algılamalarını değil aynı zamanda sesin algılanış biçimini de etkilemektedir. Bu kişilerde ek olarak baş ağrısı tinnitus gibi belirtilerde görülür.
Diyapozon muayenesinde hastalar hava iletimini kemik iletiminden daha kolay algılarlar. Çünkü iletim kaybı sensorinöral tiptedir.
Odyometrik değerledirmede bilateral, başlıca yüksek frekanslı sensorinöral işitme kaybının varlığını pür ton odyometride 4000 hz ya da çevresinde maksimal eşik düşmesi gözlenir. İnsan konuşmasının algılanabilmesi için en önemli eşik değerin 500-3000 Hz arasında olması nedeni ile 3000 Hz civarındaki frekanslar etkilenene kadar önemli bir konuşma algılama güçlüğü çıkmaz. Bu nedenle konuşma frekansları etkilenmeden önce yapılacak odyometrik incelemeler erken tanı ve korunmada oldukça önemlidir.
Gürültü ile oluşan işitme yitimlerinin özellikleri:
1. Şiddeti 90dB’in üzerindeki seslerle oluşur.
2. İşitme kaybı bilateraldir.
3. Kulağın ilk işitme kaybı 4000 Hz frekansında olur. Daha sonra konuşma frekanslarını etkilemeye başlar.
4. Oluşan işitme kaybı sinirsel tipte bir kayıp olduğundan kesin tedavisi yoktur. Bu nedenle gürültüden korunma son derece önemlidir.
Gürültünün Diğer Sistemlere Etkileri
Son yıllarda yapılan çalışmalara göre gürültüye maruziyet işitme yitimlerinin yanı sıra kortizol ve epinefrin düzeylerini de etkilemektedir. Çevresel gürültü 60 dB olduğu zaman katekolamin ve kortizol düzeylerinin arttığı ve bunun da insanda konsantrasyon, iletişim ve uyku bozukluklarına yol açtığı belirtilmektedir. Ayrıca gürültü uykudaki nöroendokrin paternleri etkilemektedir.
Erken uykuda ACTH, kortizol ve katekolaminler artmış GH salınımına bağlı olarak azalır. ACTH/kortizol konsantrasyonları geç uyku döneminde maksimuma ulaşır. Gürültü tarafından indüklenen akut ve kronik stres erken uyku dönemindeki bu paterni bozar ve ACTH artar. Buna bağlı olarak adrenal korteksten kortizol salınımı yükselirken bunun sonucunda kan şeker düzeyinde yükselme, vücut bağışıklık sisteminde değişiklikler, vasküler sistem üzerinde adrenalin ve noradrenalin etkisinde artım gözlenmektedir. Yapılan çalışmalar 8 saat süre ile 90 dB (A) ve 24 saat süre ile 84 dB(A) gürültüye bağlı olarak kortizol düzeyinde belirgin artım ortaya çıkmıştır. Ayrıca anormal olarak artmış kortizol değerlerinin eozinopeni, hipertansiyon, osteoporozis ve stres ülserlerine yol açtığı ve yine aşırı gürültünün adrenelin noradrenealin dengesizliğine neden olduğu ve bununda kardiyovasküler hastalıklara predispozan olduğu bildirilmektedir. İtalya'da yapılan bir çalışmada kronik gürültüye maruz kalmış pilotlarda odyometrik kayıplarla kardiyovasküler etkiler arasındaki ilişki araştırılmış ve araştırma sonunda hipertansiyon prevalansında (özellikle diastolik) ve EKG anormalliklerinde artma olduğu saptanmıştır. Bu artışın özellikle odyometrik defisiti olanlarda daha fazla görülmesi de maruziyet süresinin arttıkça hastalanma riskininde arttığını göstermesi bakımından ilginçtir.
Ülkemizde yapılan bir çalışmada ise hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde gürültü düzeyinin fazla olduğu ve bunun koroner yoğun bakımda yatan hastaları olumsuz etkilediği gözlemlenmiştir. Gürültünün kardiyovasküler sistem üzerine olan etkilerini araştıran birçok deneysel hayvan çalışmasında, mikrovasküler damar duvarlarında genişleme, kardiyak fibrozisin derecesi iskemik lezyonlarda artma, ortalama arteriyel basıncı, sistolik ve diastolik basıncı arttırırken, kardiyak outputu azalttığı ve subakut gürültünün noradrenerjik sinirlerin yoğunluğunu arttırdığı isoprenalinin kardiyak doku üzerine etkilerini arttırdığı yönünde bulgular elde edilmiştir. Ancak gürültünün kardiyovasküler sistem üzerine olan bu etkilerinin mekanizmaları tam netlik kazanmış değildir. Ayrıca yüksek gürültülü ortamda çalışmakta olan kişilerin periferal dolaşım sistemi sorunlarıyla daha büyük oranda karşılaştığı belirlenmiştir.
Sonuç
Giderek artan sanayileşme ve kentleşme sonucunda gürültü önemli bir çevresel kirlilik etkeni haline gelmiştir. Gürültünün insan sağlığını pek çok yönüyle olumsuz etkilediği görülmesine karşın, toplumumuzda halen bir risk olarak algılanmamaktadır. Oysa yine bilinmektedir ki gürültünün bu olumsuz etkilerinden korunmanın en etkin yolu, gürültü kaynağının denetimidir.
Okullarda ve işyerlerinde sağlık eğitimi çalışmalarına ağırlık verilmeli ve bu konuda toplumsal duyarlılık oluşturulmalıdır.
Gürültü ile ilgili mevzuatımızda gürültü limit değerleri konusunda, farklı yasa ve tüzükler bulunmaktadır. Mevzuattaki bu farklılıkların giderilmesi, etkin denetim ve kontrollerin yapılması, yerel yönetimlerin ve işverenlerin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda ısrarla izlenmesi gürültü kontrolünde etkili olacaktır.
GÜRÜLTÜ ÖLÇÜMÜ
Gürültü ölçümü,
Gürültü, rahatsız ve huzursuz eden dikkati dağıtan istenmeyen sesler olarak tanımlanmaktadır.
Çalışma ortamlarında gürültü, çalışanları fizyolojik ve psikolojik yönden olumsuz etkileyen, iş verimini düüşüren sesler olarak kabul edilir.
Ses, herhangi bir maddedeki titreşimin, ortam moleküllerden ilerleyerek, kulak tarafından alğılanmasıdır.
Gürültü ölçümü; 6331 sayılı iş kanunu ve Gürültü Yönetmeliği gereği işyerleri ve fabrikalarda yapılması zorunludur.
Gürültü ölçümü, gürültü yönetmeliği gereği iki aşamalı olarak yapılmalıdır. Gürültü ölçümlerinde ölçüm yapılacak tesisin tüm tezgah ve makinalarının çalışıyor olmasına dikkat edilmelidir.
İlk aşamada fabrika veya işyerlerinde çalışma alanlarının her yerinden mevzuata uygun olarak anlık gürültü düzeyleri ölçülmelidir. Gürültü ölçüm raporunun hazırlanmasının yanında, gürültü ölçümü yapılan noktalar fabrika yerleşim planı üzerinde gösterilerek, ölçülen değere göre renklendirilmeli ve gürültü haritası hazırlanmalıdır. Gürültü haritası tüm işçilerin görebileceği yere asılarak, gürültülü bölümlerde kulak koruyucu kullanımı sağlanmalıdır.
İkinci aşamada, kişisel gürültü maruziyeti ölçümüdür. Yapılan işin niteliği, fabrikanın yerleşimi, makina ve tezgahlara göre, önceden belirlenen işçilerin kulak seviyesinde elbise yakalarına kişisel gürültü ölçüm cihazları takılmalıdır. Gürültü ölçüm cihazı vardiya başından vardiya sonuna kadar işçinin üzerinde kalarak kısa aralıklarla sürekli gürültü ölçümü yapmaktadır. Gürültü ölçümü çay ve yemek aralarında da devam ederek günlük maruziyeti doğru olarak ölçmektedir.
Şekildeki grafikte de anlaşılacağı gibi arka plan gürültüsünüde dikkate alarak gürültünün pik yaptığı anları, gürültünün daha yüksek olduğu zaman aralığını en doğru şekliyle kayıt altına almaktadır. Ortam gürültü ölçümüne göre kişisel gürültü ölçümü, doğru kulak koruyucu seçiminde yol göstermektedir. Kişisel gürültü ölçümlerinde hesaplama yöntemi doğru sonuçları vermekten uzaktır. Belirlenen zaman aralığında ki gürültü düzeyine göre 8 saatlik maruziyeti hesaplamak, özellikle gürültü seviyesi anlık değişen işlerde (kaynak, taşlama, kesme, çekiç, pres vb.) gerçek sonucu vermemektedir. Kişisel gürültü ölçümü çalışma süresince çay-ve yemek aralarını da içine alacağı zaman aralığında yapılması en doğru sonucu verecektir.
Gürültü ölçümü; Gürültü Yönetmeliğinin 6. Maddesinde belirtildiği gibi uygun yöntemler ve aygıtlarla yapılmalıdır. Doğru teknik ve mevzuata uygun yapılmayan gürültü ölçümü, gürültü ölçüm raporunu değersiz kılacaktır. Gürültü ölçüm raporu içerisinde yer alan gürültü seviyelerinin hiçbir bilimsel değeri olmayacaktır. Gürültü ölçümü sonucu, alınması gereken önlem ve tedbirlerin doğru alınmasını engelleyecektir.
Bazı sektörelerde işin niteliği ve prosesi gereği gürültü ölçüm sonucu, sınır değerlerin üzerinde çıkması kaçınılmazdır. Gürültü ölçümü sonucunun sınır değerlerden yüksek çıkması durumunda, işveren tarafından iş kanunu ve gürültü yönetmeliği gereği gerekli önlem ve tedbirleri almalıdır. Gürültünün insan üzerindeki olumsuz etkileri ve çalışma ortamındaki gürültü düzeyi iyi analiz edilerek işçilere, zimmetli ve taahütnameli kulak kuruyucuları verilmelidir. Gürültü yönetmeliği madde 10 gereği, işçilere gürültü ölçümü sonuçları, gürültünün zararları ve etkileri, gürültüden korunma yöntemleri hakkında iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri verilmelidir.
1. Gürültü
2. Gürültünün tanımı, türleri ve kaynakları:
Gürültü genel olarak, istenmeyen ve rahatsız eden ses olarak tanımlanır.
Endüstrideki gürültü ise, işyerlerinde çalışanların üzerinde fizyolojik ve psikolojik etkiler bırakan ve iş verimini olumsuz yönde etkileyen sesler olarak tanımlanabilir.
Gürültüyü meydana getiren sesi, fiziksel olarak tanımlamak gerekirse; Ses, maddeden oluşan bir ortamda moleküllerin sıkışıp genleşmesinden meydana gelen ve madde içinde yayılabilen bir titreşim olayıdır.
Diyapazonun oluşturduğu ses, saf ses olarak bilinir, yani sıkışma ve gevşemeler diyapazonda düzgün aralıklarladır. Diyapazonda oluşan ses düzgün bir sinüzoidal eğri oluşturur. Diyapazona vurduğumuzda, diyapazonun bozulan denge durumundan tekrar denge durumuna gelmesi bir titreşim (tek gidiş geliş olarak), art arda gelen iki sıkışma veya iki genleşme arasındaki uzaklığa dalga boyu (l ) denir, birimi; santimetredir. Bir dalga boyu için geçen zamana periyot (T) denir, birimi saniyedir. Saniyedeki titreşim sayısına ise frekans (f) denir, birimi; 1/sn. veya Hertz (Hz.) dir, (fxT = 1 sabittir). Frekansla dalga boyunun çarpımı sesin hızını verir (V = fxl) dir. Sesi tanımak için frekansla dalga boyunun bilinmesi yeterli olmadığından, başka özelliklerinin de bilinmesi gereklidir.
Bu defa, diyapazona bir kere kuvvetli, bir kere de yavaş vuralım. Diyapazonun hava moleküllerinde meydana getirdiği sıkışma ve genleşmeler farklı olduğundan, duyduğumuz sesler de farklıdır. Atmosferin, basınç ile sıkışma ve genleşme arasındaki basınç farkına ses basıncı denir.
Basınç birimi Bar dır. Bar, bir santimetrekareye 106 dyn’lik bir kuvvetin etkisiyle meydana gelen basınçtır. Ses basıncı çok küçük olduğundan Bar’ın milyonda biri olan mikrobar kullanılır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda, bir başka ifade ile gürültüden ileri gelen işitme kaybında, sesi tanımak için basıncının ve frekansın belirlenmesi yeterlidir. Fakat, ses basıncı sesi duyan kişinin, ses kaynağına olan yakınlığı ve uzaklığına bağlı olduğundan, sesin gücünün hesaba katılması gereklidir. Ses kaynağından bir metre uzaklıktaki ses basıncı, sesin gücü olarak bilinir.
Birim alandaki ses gücüne sesin yoğunluğu, bu yoğunluk düzeylerine de sesin şiddeti denir. Ayrıca, kulağımız ayni şiddetteki iki sesi tiz ve bas sesler diye ayırt edebilir. Sesin bu özelliğine sesin yüksekliği denir.
Frekans yükseldikçe ses tizleşir, frekans düştükçe ses pesleşir.
Gürültüyü meydana getiren sesleri üç türde tanımlamak mümkündür. Subsonik sesler, işitilebilen sesler ve Ultrasonik seslerdir.
Subsonik sesler; frekansı 20 Hz.’den düşük olan seslerdir.
İşitilebilen sesler; yaklaşık olarak, frekansı 20 Hz. ile 20 kHz. arasında olan seslerdir.
Ultrasonik sesler; frekansı 20 kHz.’den daha yüksek olan seslerdir.
Titreşen her cisim bir ses kaynağıdır. Endüstride gürültü kaynakları; vurucu tipten dövme, perçinleme, çakma makineleri ile kesici, ezici ve biçim verici makineler; pompaların, kompresörlerin, türbinlerin, vantilatörlerin, jet motorlarının ve vanaların sıvı ve gaz itici etkileri; fırın ve motorların ateşleme gürültüleri; transformatör ve dinamoların yarattığı manyetik sesler; çevirici dişli, motor ve makinelerden gelen titreşim ve sürtünme sesleri, vb. dir.
3. Gürültünün insan üzerindeki etkileri
Gürültü insanlar üzerinde fizyolojik ve psikolojik olarak iki türde etki yapar.
3.1. Gürültünün insan üzerindeki fizyolojik (işitme kaybı) etkileri birden çok etkene bağlıdır. Bunlar sırası ile:
• Gürültüyü meydana getiren sesin şiddeti,
• Gürültüyü meydana getiren sesin frekans dağılımı,
• Gürültüden etkilenme süresi,
• Gürültüye karşı kişisel duyarlılık,
• Gürültüye maruz kalanın yaşı,
• Gürültüye maruz kalanın cinsiyeti.
Bu faktörleri tek tek incelemeye çalışalım.
3.1.1. Gürültüyü meydana getiren sesin şiddeti önemli olmakla birlikte, hiçbir zaman tek başına esas ölçü değildir. Sesin duyma ile olan ilişkisinde, sesin şiddetini göz önüne alarak biraz daha inceleyelim.
Sağlıklı bir insan kulağı, 20 µPa ile 200 Pa arasında bulunan ses şiddetlerine duyarlıdır. Kulak bu geniş aralıkta rahatça duyar. 20 µPa şiddetindeki sese işitme eşiği, 200 Pa şiddetindeki sese de ağrı eşiği denir. Duyma aralığı 107 basamaklı sayısal bir skala içerir. İşte bu çok geniş sayısal aralıktaki ses basıncını daha dar aralıktaki sayısal bir ifade ile tanımlamak için desibel birimi kullanılır.
Pratikte gürültü (ses) ölçü birimi desibeldir. Desibel bir kazanç birimi (bir fizik terimi) olup, logaritmik bir ifadedir.
Her üç desibellik artış sesi ikiye katlar, her on desibellik artış ise sesi on kat artırır.
Ses şiddeti uzaklığın karesi ile orantılı olarak düşer. Uzaklık iki katına çıkarsa ses şiddeti 6 dB azalır.
20 µPa, 0 dB’e; 200 Pa, 140 dB’e karşıt gelir. Bu nedenle desibel cinsinden 0 dB’e işitme eşiği, 140 dB’e de ağrı eşiği denir.
Gürültü Düzeyi | Yer ve Konum |
---|---|
0 dB | İşitme eşiği. |
20 dB | Sessiz bir orman |
30 dB | Fısıltı ile konuşma |
40 dB | Sessiz bir oda |
50 dB | Sessiz bir büro |
60 dB | Karşılıklı konuşma |
70 dB | Dikey matkap |
80 dB | Yüksek sesle konuşma |
90 dB | Kuvvetlice bağırma |
100 dB | Dokuma salonları |
110 dB | Havalı çekiç, ağaç işleri |
120 dB |